10 Şubat 2017 Cuma

CEMİL MERİÇ'İN DIŞ DÜNYAYA KAPALI,İÇ DÜNYAYA IŞIK SAÇAN GÖZLERİ

  
   Bir fikir işçisi Cemil Meriç,insanların kötülüklerinden dolayı kitaplara sığınmış,gözleri kapalı gönlü aydınlık bir fikir işçisi...
   Doğumu:12 Aralık 1916.Reyhanlı,Hatay
   1-7 yaş çocukluğu Antakya'da geçer.
   1923 senesinde Reyhanlı Rüştiyesi'nde okula başlar.
   1928'de Antakya'ya gider ve Antakya Sultanisi'nde ortaokula başlar.
   1933 senesi ise onun için bir düş kırıklığı olacaktır.Çalışkan bir öğrenci olmasına rağmen cebirden ikmale yani bütünlemeye kalmıştır.Sebebi ise gözlerinin zayıf olması ve tahtayı iyi görememesidir.Daha sonra gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşılır.
   Daha sonra Hatay Lisesi'ni bitirir ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü kazanır.
   Öğrenimini tamamlayamadan tekrar Hatay'a dönen Meriç,bir süre ilkokul öğretmenliği ve tercüme kaleminde reis muavinliği yapar.Daha sonra da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı 
bölümünü bitirir.
   Elazığ Lisesi'nde iki yıl Fransızca öğretmenliği yapar.
   1943 'te Elazığ Askeri Hastanesi'nce düzenlenen bir kurul raporuna göre,her iki gözündeki yüksek ve müterakki miyop askerlik yapmasına engeldir,askerlikten muaf tutulur.
   Gözlerinin hassasiyeti giderek artan Meriç,1955 senesinde o korkunç buhranı yaşayacak,gözleri artık bu dünyayı göremeyecek ve görme yetisini kaybedecektir...

   Bakın Meriç o sancılı zamanları nasıl anlatıyor:
    "...Tam istikbale kavuşacağımı umduğum anda gözlerimi kaybettim."(Jurnal,21.7.1965)
 
    "Bazen bir kuyuya benziyor hayat;kör,pis,zehirli bir kuyuya.Boğuluyorum,ölüme koşacak mecalim kalmıyor,kimseyi görmüyor gözüm.Sevdiklerim yabancılaşıyor.Kitaplar tuğla oluveriyor birden.Dostlarımın sesini tanımıyorum.Varlığım bir tele asılıyor.Bir kabus bu,bir hastalık.Gözlerimi kaybettikten sonra bu kuyuya sık sık düştüm...İstediğini yapamamak,sakatlığımdan doğan bir aciz...Acıları dev aynasında büyüten rezil bir hassasiyetim var...Aczime tahammül edemiyorum...Bugün işimden kovulabilirim.Ve hiçbir iş yapamam.Bu,hayatımın perde arkasındaki ardı arkası kesilmeyen uğultu."(Jurnal,25.3.1963)
    Bu kainatın her ayrıntısını gözlemleyebileceği o mükemmel uzuv artık görevini yerine getiremiyordur.Aynı yıl,yaz ayları boyunca İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi'nde yatar,birkaç başarısız göz ameliyatı geçirir,bir gözünde retina tabakası çatlamıştır,diğerine katarakt sonucu perde inmiştir.Ameliyata yurt dışında devam edilmesinin uygun olacağı sonucuna varılır.
Bu kez çareyi yurt dışındaki doktorlarda aramaya başlar Meriç.
  21 Ocak, Denizyolları'nın Tarsus vapuruyla tek başına İstanbul'dan Marsilya'ya ,oradan da trenle Paris'e gider.Fakülte tarafından 'tetkikatta bulunmak üzere'Avrupa'ya seyahate gönderiliyor kabul edilerek,yola çıkabilmişse de amaç Paris'te ünlü Kenzven Hastanesi'nde ameliyat olabilmektedir.Ocak sonuyla Temmuz ayı arasında birçok ameliyat geçirir,fakat gözdeki yüksek tansiyon ve kanama yüzünden son ameliyatlar yapılamaz,yurda dönmek mecburiyetinde kalır.Bir daha ameliyat olmayacak ve artık hayatının sonuna kadar göremeyecektir.
Gelin Paris macerasını onun ağzından dinleyelim:
  "20 Ocak 1955...Bir elinde bavul,bir elinde baston.Bavulunda acıları,korkuları,ümitsizlikleri,bavulunda mazisi.Ve tek desteği Mahmutpaşa'dan iki buçuk lira mukabilinde alınan baston.Bir adam,bir vapurun ambar merdivenlerinden inmektedir.'Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan',gemi meçhule değil,belde-i nura gidiyor.Sonra rüyaya benzeyen günler.Manasız ve manalı.Çirkin ve korkunç.Sonra bilmem kaç ay Paris.Kenzven geceleri.Kenzven'de her gün gecedir.Istırabı nükte ile yenmeye çalışan bir aciz.Paris,okuduğum romanların en tatsızı,en namussuzu,en kahpesi."(Jurnal,2.1.1970)

  Yaşadıkları ona çok ağır gelmiştir.Bu sebepten dolayı bir süre bunalıma giren Meriç,çevresindekilerin yardımıyla yeniden  okuyup yazmaya başlar.Aslında Cemil Meriç'in asıl vurucu ve inanılmaz tarafı şu ki,en üretken çağı görme yetisini kaybettikten sonra başlar.İlk başlarda Avrupa'yı inceleyen ve sosyalizmi savunan Meriç,Hint Edebiyatı ile karşılaşır ve yavaş yavaş yüzünü Doğu'ya çevirmeye başlar.Doğu medeniyetlerine karşı olan eleştirileri yıkmaya çalışır.
   Tarihten sosyolojiye,felsefeden edebiyata kadar çok geniş bir alanı kucaklayan eserlerinde Batı ve Şark kültürünü çok iyi analiz etmiş bir aydın olarak özgün düşünceleriyle dikkat çekmiştir.

   13 Haziran 1987'de hayata 'gerçek' manada gözlerini yummuştur.Yaşarken yumduğu gözleri ise ilk başlarda onu bunalımlara sokmuş olsa da o zaman dilimlerinde kendini daha çok çalışmaya vermesi,ve ideolojisinin değişmesi açısından ona büyük bir katkı sağlamıştır.Azmin ve çalışkanlığın illa ki elle tutulabilir şeylerle olmayacağının,insanın isterse büyük şeyler başarabileğinin bir kanıtı Cemil Meriç...İyi ki geçmiş bu dünyadan...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder